1. kuşkusuz, şüphesiz, gerçekten, hakikaten, doğrusu, filvaki.
iyi niyetle davranmak Fiil
iyi niyetle hareket
Protestan olarak yetiştirilmek Fiil
iş politikasına olan tam güven
inanmak Fiil
birine güvenmek Fiil
kötü niyetli hamil İsim, Hukuk
iyi niyetli hamil
kötü niyetli Sıfat
kötü niyetle Sıfat, Hukuk
suiniyetle Zarf
iyiniyetle
iyi niyetli
hüsnüniyetle
iyi niyetle
iyi niyet sözüyle
birine güveni/itimadı kalmamak.
I've lost faith in him: Ona güvenim kalmadı.
kötü niyetli zilyetlik İsim, Hukuk
iyi niyetli zilyetlik
kötü niyetli alıcı İsim, Hukuk
iyi niyetli alıcı
bir şeye bel bağlamak Fiil
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
inancını birinin tanıklığına dayandırmak Fiil
birine güvenmek Fiil
birine inancı tam olmak Fiil
birine inanmak Fiil
birine güveni tam olmak Fiil